İnsanlık tarihinde yazının icadından bu yana ilim ve bilim tutkunu, etraflarındaki kâinata derin bir merakla yaklaşan insanlar, içine doğdukları Dünya'yı ve evreni anlamak için deneyin ve gözlemin yanında okumanın ve eskilerin bilgeliklerinden yararlanmaları gerektiğinin de farkındaydılar. Bunun için kimisi at, deve sırtında veya yaya olarak günlerce belki aylarca sürecek olan yolculuklara çıktılar. İnsanlık tarihinde bir elin parmağını geçmeyecek sayıda olan bu özel ve değerli insanlar bize medeniyeti, ilmi, sahip olduğumuz değerleri bıraktılar. Vardıkları ilim merkezlerinde tartışmalar yapıp, sonsuz bir iştahla kitaplar okuyup bilgilerini çoğalttılar ve bir noktadan sonra da bu bilgilerini sentezleyip yaydılar. Yer yer kendilerinden önce gelenlerle hemfikir yeri gelince de onları son derece sert ama rasyonel bir şekilde eleştirdiler. Bu işler insanlık tarihinin büyük kısmında böyleydi ta ki Batı'da Sanayi Devrimi, Aydınlanma, teknolojinin akla hayale sığmayacak derecede gelişmesi ve ceplerimize sığacak hale gelmesi sayesinde bugün atalarımızın hayal dahi edemediği bir medeniyetin içinde yaşıyoruz. Atalarımızın 40 yıl yaşarsa yaşlı sayıldığı bir zamanda değiliz artık. Doğan her 4 çocuktan birinin hayatlarının ilk yılında, yaklaşık 2 çocuktan birinin de yetişkinliğe varamadan öldüğü bir dünyada değiliz. Savaşların azaldığı, ölümlerin azaldığı ve insanların (dünya ortalaması olarak) daha rahat ve stabil hayatlar yaşadığı bir dünyadayız. (Tabi aramızda günde 3 saat mamut avlayıp günün gerisinde boş boş takılmak isteyen olabilir ama onlara bu av işinde ölüm oranının çok yüksek olduğunu hatırlatalım.) Birçok açıdan çok daha fazla imkana sahip olduğumuz günümüz dünyasında Aydınlanma Çağı'nın ve modernliğin dışına çıktığımızı üzülerek söylemeliyim. Aydınlanma' nın savunduğu her fikre katılmasam da modernizmden ve Aydınlanma' dan kat kat kötü ve irrasyonel bir fikir olan postmodernizmin hüküm sürdüğü devirlerdeyiz. Şimdi bu iki fikirden ve ayrılıklarından bahsedilmesi gerektiğine inanıyorum. Modernizm esas olarak evrenin akıl ve mantıkla açıklanabileceğini, bilimin önemini ve insanın birey olarak hiçbir grubun, kilisenin, siyasi otoritenin demir yumruğuyla değil de kendi aklıyla kâinatı ve hayatı anlayıp anlamlandırabileceğini savunur. Genelde kapitalizmin de yükseldiği bir dönemde öne çıkan modernizmin aksine postmodernizm akla ve mantığa o kadar güç yüklemez. Bireyci değil de kolektivisttir ve insanları Karl Marx'ın görüşünde olduğu gibi ait oldukları gruplara göre sınıflandırır. Yani sizin adınızdan önce soyadınızı, ailenizi, kişiliğinizden önce cinsiyetinizi ve dininizi, kabiliyetlerinizden önce ırkınızı ve cinsel tercihinizi koyar. Kendi yarattıkları güçlüler ve zayıflar hiyerarşisinde zayıf gördükleri kesme pozitif ayrımcılık yaparak "sosyal adaleti" sağlayacaklarına inanırlar. Bilim ise onlar için genellikle mevcut düzeni korumak için "beyaz adamın" ürettiği bir silahtır. Postmodernistler, Rousseau'nun savunduğu gibi bilimin faydadan çok zararı olduğunu savunurlar. İnsanları birey olarak değil grupların bir üyesi olarak görürler. Esasında da bir zamanların marksistleri olan Jacques Derrida, Michel Foucault, Jean-François Lyotard, Richard Rorty gibi düşünürler bu fikrin savunucularıdır. Akademik camiada 1960'larda patlayıp 2000’lere doğru popülaritesi azalan fakat bu sefer de medyadaki popülerliği artan bu fikir içinde bulunduğumuz devri tanımlayan önemli bir fikirdir.
Burada görüldüğü üzere modernizmin savunduğu değerler: Realizm, natüralizm, objektivizm, deney ve mantık, boş levha ve otonomi, bireycilik, liberal kapitalizm, aydınlanmadır. Postmodernizmin savunduğu değerler ise anti-realizm(gerçek dışılık), sosyal subjektivizm, sosyal inşa ve çatışma, kolektivizm, sosyal eşitlikçilik, sosyalizm... Burada bahsedilen ifadeler eğer felsefeye pek aşina değilseniz size çok bir anlam ifade etmeyebilir ama bir kısmını burada bir kısmını da ileride başka yazılarımda açıklamaya çalışacağım.
Postmodernizmin kurucularından Michel Foucault(Fuko diye okunur.)
Burada bu iki fikri daha derinlikli inceleyip sizleri sıkmak istemiyorum fakat bu konularda ayrıntılı bilgi sahibi olmak isteyenlere Stephen Hicks'in Explaining Postmodernism kitabını tavsiye ediyorum. Bu fikrin(postmodernizmin) domine ettiği medya, siyaset ve akademi de doğal olarak eski rasyonalitesinden gittikçe uzaklaşacaktır ve postmodernizm şu anda içinde bulunduğumuz ve herkesin hoşuna gidene inanıp hoşuna gitmeyeni reddettiği devirde, birçok kimse farkında olmasa bile, hüküm sürecektir. Dolayısıyla tarihin en büyük kütüphanesi, en hızlı bilgiye ulaşma aracını cebinde taşıyan modern (post modern) insan bu mucizevi cihazı kedi videoları izlemek, herkesi mutlu kendisini mutsuz sandığı sosyal medya platformlarında gerçek manasıyla zaman öldürmek suretiyle kullanmaktadır. Bunun hayatını ne kadar mahvettiğinin ne kadar hayvanileştiğinin ve irrasyonelleştiğinin ise farkına varamamaktadır. İnsanlar somut nesnelerin kendilerine etkilerini çok rahat fark edebilirler. Örneğin, bir insan yediği yemekten sonra karnı ağrısa karın ağrısı ile yediği yemek arasında hemen bir ilişki kurar ve yediği hangi yiyeceğin kendisine dokunduğunu merak eder. Gelgelelim insanların büyük çoğunluğu zihinlerine giren mental ağrılara, hayattaki başarısızlıklarına, karakterlerini bozan fikirlere karşı aynı mantık yürütmeyi, maalesef, yapamaz. İnsanlar ağızlarına aldığı, midelerine giren yemekleri kontrol eder; üstü pis mi, taze mi, lezzetli mi diye bakarlar fakat iş beynine, zihnine giren fikirlere geldiğinde ise yemek yerken gösterdiği gayretin onda birini bile göstermez. Halbuki yediğiniz yemeğin bir kısmı birkaç saat sonra vücudunuzdan atık olarak atılacak, vücudunuza katılan kısmı ise enerji üretimi, yapım yıkım reaksiyonlarında harcanacak ve birkaç gün sonra o da tükenecek. Lakin zihninize giren fikirler sizinle bir ömür yaşayacak hatta belki çocuklarınıza ve onların çocuklarına geçecektir. Şüphe yok ki bu durumda fikirler en az, hatta daha fazla, yediğiniz yemekler kadar önemlidir. Bir insan zayıftır, hastalanır, yaşlanır ve ölür. Fakat iyi temellendirilmiş bir fikir sizin yaşam tarzınızı, inancınızı, ekonomi politikanızı, ülkenizin yönetilme şeklini ve prensiplerini, dine ve evrene bakışınızı şekillendirdiğinden dolayı ölümsüzdür. Meşhur V for Vendetta'da V'nin dediği "Fikirlere kurşun işlemez." Çoğu kişi insanların, devletlerin ve medeniyetlerin birbirleriyle yemek, su, petrol, toprak vs. için savaştığını zanneder. Bu çok da yanlış değildir fakat unutulan nokta aslında savaşların savaşan tarafların sahip oldukları fikirlerle alakası olmasıdır. Roma ile Persliler savaştığında aslında Doğu ile Batı savaştı. Miğfer ve Müttefik devletler savaşırken de aslında liberal değerler ile faşizm ve kolektivizm savaştı. ABD ile SSCB savaştığında(soğuk savaş) da kapitalizm ile komünizm savaştı. Ön planda başka şeyler bahane edilebilir ama arka planda savaşan ve insanları savaştıran şey fikirlerdir.
Benim bu blogu kurarken amacım bu irrasyonelleşmeye, anti-bireyciliğe, akıl ve bilim karşıtlığına gücüm yettiği kadar, sesimi duyurabildiğim kadar karşı koymaktır. Bu blogdaki yayınladığım yazılarda bilimsel yazılardan, ekonomi değerlendirmelerine, politik gelişmelere, sorgulanmadan kabul edilen verilere, insan doğası ile ilgili temel sorulara, dünya tarihindeki önemli olaylara ve bunlardan çıkarılacak derslere, dinde hiçbir yeri olmasa da din zannedilen hurafelere, büyük düşünürlerin fikirlerine ve çok daha fazlasına değineceğim. Siz değerli okurlardan isteğim öncelikle kendi hayatlarınızda daha objektif ve rasyonel olma gayreti içine girmeniz ve eğer azıcık bile olsa size vay dedirtebildiysem, aklınıza, mantığınıza ve ruhunuza hitap edebildiysem bu yazıları ve blogu sevdiğiniz ve değer verdiğiniz insanlarla paylaşmanızdır. Hoşumuza gitmesi bir şeyi doğru kılmaz, canımızı sıkması da yanlış yapmaz. Hislerimizi yeri geldiğinde bir kenara koyabilmeli ve aklımızı yani bizi biz yapan en değerli özelliği, adının hakkını vererek kullanmalıyız. Özellikle de bizimkisi gibi hasta iken ölen bir adamın hasta torunu olan bir medeniyetin üyeleriysek. Başarısız oluyorsak, müreffeh devletlerin, muasır medeniyetlerin gerisinde kalıyorsak bu içine düştüğümüz aydınlanamama hastalığı yüzündendir.
Bir dahaki yazımda görüşünceye değin sağlıcakla kalın.
Yararlandığım kaynaklar:
Stephen R.C. Hicks, Explaining Postmodernism, Scholargy Publishing
J.J. Rousseau, Bilimler ve Sanatlar Üzerine Söylev, Kapra Yayınları
https://en.m.wikipedia.org/wiki/Life_expectancy
https://ourworldindata.org/child-mortality-in-the-past#:~:text=Across%20the%20entire%20historical%20sample,Around%20half%20died%20as%20children.
https://youtu.be/we6cwmzhbBE
Ayrıca görsel de Stephen Hicks'in Explaining Postmodernism isimli eserindendir.
Duvardaki Muz "Sanat Eseri" görseli: https://news.artnet.com/art-world/an-artist-sued-maurizio-cattelan-banana-2144524
Michel Foucault'un fotoğrafı: https://www.britannica.com/biography/Michel-Foucault
Yorumlar
Yorum Gönder