Ana içeriğe atla

DEHŞETE DÜŞÜREN HASTALIKLARDAN SÜPER GÜÇLÜ VARLIKLARA: VAMPİRLER

        


         Günümüz sinema filmlerinde, dizilerinde, romanlarında, bilgisayar oyunlarında karşımıza sıklıkla çıkan karakterlerdir vampirler. Pudralanmış gibi duran beyaz tenleri, uzun köpek dişleri, güçlü ve kaslı bedenleri, yarasaya dönüşebilmeleri, insan kanı ile beslenmeleri gibi özellik ve yetenekleri sayesinde de çok sayıda kişinin ilgisini çekmektedirler. Peki, fantastik edebiyat ürünü bu hayali varlıkların hikayelerinin açığa nasıl ve neden çıktığını hiç düşündünüz mü? Bu soruları cevaplamaya çalışacağım bu yazımı üç bölüme ayırdım: Birinci bölümde vampir hikayelerinin kökenine, ikinci bölümde tarihteki meşhur vampir karakteri Drakula’ya ve başka vampir karakterlerine, üçüncü bölümde ise vampir mitolojilerinin nasıl uydurulmuş olabileceğine ve bu hikayelere sebep olduğu düşünülen hastalıklara değineceğim.

        Bölüm 1: 

    İnsanlık tarihinde yürüyen ölüler ve kan içen yaratıklar ile ilgili hikayelerin kökeni çok öncelere, yüzyıllar öncesine gitmektedir. Vampir benzeri varlıkların isimlerinin ilk olarak nerede geçtiğiyle ilgili tartışmalar olmakla birlikte bu konuda “İfritlerden Drakula’ya Modern Vampir Mitinin Doğuşu” kitabının yazarı Matthew Beresford şöyle demektedir: ”Antik Dünya’da vampir hikayelerine yönelik açık bulgular vardır fakat vampir mitolojisinin ilk ne zaman açığa çıktığını kanıtlamak imkansızdır.” Bu antik ve belirsiz köken dolayısıyla vampirlerin diğer birçok halk hikayesi, mitoloji ve masalda yer alan diğer karakterlerle benzer özellikleri olduğunu söyleyebiliriz. Vampirlerin belirgin özellikleri olarak kan içmeleri, beyaz tenleri, Güneş ışığına çıkamamaları, ölümsüz olmaları, gölgelerinin ve aynadaki yansımalarının olmayışıdır. Vampir benzeri varlıkların öykülerine ise Yunan, Mezopotamya, Filipin, Avustralya mitolojilerinde rastlanmaktadır. Bu vampir benzeri varlıklar bildiğimiz anlamdaki vampirlerden birçok açıdan farklılardı. En temelde ise bu yaratıklar insana hiç benzemeyen, doğaüstü, şeytani varlıklardı. Bu yaratıklara örnek olarak Mezopotamya mitolojisindeki Lamaştu, Antik Yunan’daki Strige, Filipin mitolojisindeki Manananggal, Avustralya’da ise Yara-ma-yha-who örnek verilebilir. Bu varlıklar birbirlerinden birçok açıdan farklıydılar fakat ortak yönleri bir canlının yaşam gücünü tüketiyor olmalarıydı. Bildiğimiz anlamdaki vampir mitoloji ise Doğu Avrupa’da üretilmiştir. Bazı ölülerin dirilebildiğine dair inanç insanlarda korkuya sebep olmuş ve ölülerin dirilmesini önlemek için kalplerine kazık saplayıp gömme metodu benimsenmiştir. Kalbe kazık saplanmasının yanında ölünün mezarına sarımsak doldurma da bir başka yöntemdi. Büyük ihtimalle komaya giren ya da o dönemin bilgisiyle öldü zannedilen bazı kişilerin saç ve tırnaklarının uzamaya devam ediyor olduğunun görülmesi(halbuki tıbbi açıdan böyle bir şey mümkün değildir, olsa olsa öyle zannedilmiştir) bu kişilerin ölmesine rağmen yaşamaya devam ettiği inancını güçlendirmiştir. Aynı zamanda ölü insan bedenindeki tıbben normal bazı durumların bilinmeyişi de ölümden dönüp kan içen insan düşüncesinin gelişimine katkı sağlamış olabilir.
               
                                                     Filipin mitolojisindeki Manananggal

        Bölüm 2: 

    En bilindik vampir karakter olan Kont Drakula’yı literatüre kazandıran kişi Drakula kitabının yazarı Bram Stoker isminde İrlandalı tiyatro eleştirmeniydi. Drakula ismini, tahminlere göre, tarihte “Kazıklı Voyvoda” olarak bilinen 3.Vlad isimli Eflak-Boğdan voyvodasından esinlenerek vermiştir. 3.Vlad, Sultan 2.Mehmet(Fatih) dönemindeki Eflak-Boğdan voyvodasıydı ve düşmanlarını, elçileri hatta masum halkı kazığa oturtarak cezalandırdığından dolayı ona “Kazıklı” ismi verilmiştir. Halk arasında öldürdüğü insanların kanını içtiğine dair hikayelerin yayılması onun vampir olduğunun düşünülmesine de sebep olmuş olabilir. Bu iddiaların halk arasında yayılan bir dedikodu olduğu aşikar çünkü kan içmek insan bedeninde toksik etki yapar. Sebebi ise içilen kanda yüksek miktarda demir bulunması ve vücudumuzun fazla demiri vücuttan uzaklaştırmada sıkıntı yaşamasıdır. Olası bir düzenli kan içen insan olması durumunda o kişinin hemokromatoz (haemochromatosis) olma ihtimali yüksektir ki bu durum karaciğer ve sinir sistemi rahatsızlıklarına sebep olur. Tabi ki Drakula dışında da vampir karakterlerine rastlamak mümkündür. Bunlara çizgi roman karakterlerinden Blade, Morbius, Vampirella, Vicente örnek olarak verilebilir. Yakın zamanda dizisi de çıkmış olan Castlevania’daki Dracula ve oğlu Alucard da bilgisayar oyunlarında karşımıza çıkan vampir karakterlerdir.                                  

                                  
                                                   Castlevania’dan Vlad Tepeş meşhur Drakula

                Bölüm 3: 

    Peki bu vampir hikayelerinde gerçeklik payı yok mudur ya da o dönemin insanları nasıl bir hayal gücü veya korkuyla bu tip hikayeler uydurmuştur? Antik Dönemde ve Orta Çağ’da insanoğlu günümüzde ulaştığımız bilimsel bilgi seviyesine henüz o devirde ulaşmamıştı. Hem bu sebeple hem de halkın sahip olmuş olabileceği bazı yanlış inançlardan ötürü gömülmüş ölü bedenlerinin bazılarında rastlanan tıbben normal durumlar o dönemin insanına anormal gelmiş olmalıdır ve bu olaylar doğaüstü bazı faktörler ile açıklanmaya çalışılmış olabilir. Bu duruma bir örnek olarak bazı ölülerin ağzından kan akması verilebilir. Dönemin insanları bir insan öldüğünde bedeninin direk çürümesi gerektiği fikrine sahiptiler fakat ölülerin karnındaki bakteriler insan öldükten sonra da yaşamaya devam ettiği için karında şişmeye ve oluşturduğu bu şişmeyle ağızdan kan gelmesine sebep olur. Orta Çağ’da bu bilgiye sahip olmayan halk, mezar kazıları yapıp da ağız kenarında bulunan kanı gördüğünde ölülerin gece vakti dirildiği ve kan içmek için mezardan kalkmış olduğunu düşünmüş olmalı. Bugün modern bilimin ortaya koymuş olduğu veriler yardımıyla o dönemin insanlarının vampire benzetebileceği veya bu hikayeleri uydurmuş olmalarına sebep olabilecek hastalıklar şunlardır: Porfiria(Porphyria), pellegra, kuduz. Şimdi bu hastalıkların genel özelliklerinden ve neden vampir hikayelerine sebep olmuş olabileceklerinden bahsedelim.
       
 Eflak-Boğdan Beyi Vlad Tepeş(Kazıklı Voyvoda)                   

   1-)Porfiria:

İnsan vücudundaki esansiyel olmayan aminoasitlerden biri olan glisinin suksinilKoA ile reaksiyonundan aminolevulinat sentezlenir. Sentezlenen bu aminolevulinat ise 7 reaksiyon sonucunda hemoglobinin önemli bir parçası olan heme çevrilir. İşte bu aşamalardaki enzimatik reaksiyonlarda problem çıkması durumunda görülen hastalığa porfiria denir. Toplam 8 tip porfiria hastalığı vardır ve bu hastalıklar 2 grupta incelenir. Daha fazla bu hastalığın ayrıntısına girmeden bizim için önemli olan kısma gelelim. Bu hastalığın vampir hikayelerine sebep olma sebebi belirtilerinin vampir hikayelerindeki vampirlerin zayıf yanlarına benzemesidir. Bu hastalığa yakalanan bireylerde ışık hassasiyeti görülmektedir. Eğer porfiria hastası Güneş ışığına çıkarsa derisinde yaralanmalar ve lekeler oluşmaktadır. Kana kırmızı rengini veren hemoglobinin temel yapı taşı olan hem oluşturulamadığından ötürü bu bireyler kansızlık da yaşamaktadır ve tedavileri için de dışarıdan damar yoluyla kan almaları gerekir. Tarihte ise 7 yıl savaşlarını Fransa’ya karşı kazanan Amerikan kolonileri ile Britanya arasındaki savaşı ise kaybeden Britanya Kralı olan 3.George porfiriadan muzdaripti.

        2-)Kuduz:

     Kuduz virüsü kuduz bir hayvanın ısırması sonucu salya aracılığıyla insan bedenine girer ve merkezi sinir sistemini etkiler. Kuduz hastalığına yakalanan hastalarda görülebilen şu belirtiler vampirlik ile ilişkilendirilmiş olmalı. Bunlar kas spazmları, sudan korkma, aşırı saldırganlık ya da saldırganca cinsel davranıştır. Vampir hikayelerinde kutsal su ile vampiri uzaklaştırma da buradan türemiş olabilir. Su görmek dahi kuduz hastası bireylerde gırtlak spazmına sebep olduğu için su korkusu, kutsal su ile birleştirilip vampirlerin zayıflığı şeklinde yorumlanmış olabilir. Kuduz olan hastaların aşırı saldırgan davranış göstermesi ise vampirlerin kana susamışlığı şeklinde hikâyeleşmiş olabilir. Kuduz virüsü de salyadan ısırık yoluyla bulaştığından vampir olmak için ısırılması gerektiğine dair hikayelerin kökeni burada yatıyor olabilir.


        3-)Pellegra:

    B-3 vitamini(Niacin) eksikliğinde görülen bir rahatsızlık olan Pellegrada deride kızarıklık, ishal, demans görülür. Uykusuzluk ve agresif davranışlar görülmesi de vampir hikayelerine sebep olmuş olabilir. Ayrıca o dönemlerde insanların yaşamış olma ihtimali yüksek olan beslenme eksikliği de bu rahatsızlığa sebep olduğundan vampir mitine evrilme ihtimali yüksektir. Vampir mitolojisi bu rahatsızlıkların etkisiyle çıkmış olabileceği gibi yukarıda bahsettiğimiz insanların öldükten sonra tıbbi olarak normal olan karın şişmesi, ağızdan kan gelmesi gibi olayların dönemin insanı tarafından anlaşılamaması yüzünden de bu tip hikayeler üretilmiş olabilir. Belki de insanlar basit bir sebepten, mesela çocukların gece dışarı çıkmamasını veya eve akşam olmadan önce dönmelerini sağlamak için bile bu tip hikayeleri uydurmuş ve bu hikayeler yayılmış olabilir.

                                



           Söz konusu insanın hayal gücü olduğunda bir veya birkaç sebep bir şeyleri açıklamak için yeterli gelmeyecektir. Üretilme sebepleri ne olursa olsun filmlerde, dizilerde, kitaplarda, bilgisayar oyunlarında karşımıza çıkan bu hayali varlıklar günümüz insanının ilgisini çekmeye devam etmektedir. Muhtemelen yakın gelecekte de vampirlerin olduğu yapımlar izlemeye, okumaya, oynamaya devam edeceğiz.

        Yararlanılan Kaynaklar,

    Bölüm 1, 
1-)Alison Eldridge, Vampire, Encyclopædia Britannica, https://www.britannica.com/topic/vampire
2-)Vampire History, History.com Editörleri, HISTORY websitesi, https://www.history.com/topics/folklore/vampire-history
3-) https://www.youtube.com/watch?v=_0ThKRmySoU&t=96s
4-) https://www.livescience.com/24374-vampires-real-history.html
    Bölüm 2,
1-) https://www.youtube.com/watch?v=7uiyz3139tE&t=1s
2-) https://tr.wikipedia.org/wiki/III._Vlad
3-)https://www.livescience.com/24374-vampires-real-history.html
4-)https://www.cbr.com/best-vampires-comics-morbius-fans-need-know-about/
    Bölüm 3,
1-)https://www.livescience.com/24374-vampires-real-history.html 
2-) https://www.healthline.com/health/porphyria
3-)R.P.PW.M. Maas ve P.J.G.M. Voets, The Vampire in Medical Perspective:Myth or Malady?, QJ Medicine, Sayı 107(2014), sayfa 945-946
4-)David L. Nelson ve Michael M.Cox, Lehninger Principles of Biochemistry(6.edisyon),W.H. Freeman and Company, New York, s.906 
5-) George III Biography, Biography.com Editörleri, https://www.biography.com/royalty/king-george-iii 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

GÜZELLİĞİN BİYOLOJİSİ

                                                                       Monica Bellucci                     Bir grup insanın kendi aralarında bir kişiyi güzel bulup bulmadığı hususunda konuşmasını eminim hepiniz duymuşsunuzdur. Kimileri konusu edilen kişiyi güzel bulurken kimisi onu o kadar da etkileyici bulmadığını ifade etmektedir. Yine hayatta birtakım insanların nedenini bilemediğiniz sebeplerden aynı suçlar için daha az ceza aldığını, onlara daha az kızıldığını veya diğer insanların onlara daha kibar ve sevecen davrandığını da fark etmişsinizdir. Tüm bunları size aklınızda şu soruyu oluşturmak için anlatıyorum. Gerçekten objektif ve evrensel bir güzellik algısı var mıdır yoksa güzellik tamamıyla bölgeden bölgeye, ülkeden ülkeye hatta kişiden kişiy...

VOLTAİRE'İN MEKTUPLARINDA ÇİÇEK AŞILAMASI

               François-Marie Arouet ya da bilinen adıyla Voltaire, Fransız Aydınlanmasının öncü isimlerinden olan bir yazar, şair, tarihçi ve filozoftur. Voltaire, İngiliz Aydınlanması'nın temel kavramlarından olan din hürriyeti, düşünce ve bunu özgürce ifade etme hakkı, din ve devlet işlerinin ayrılması gibi konuları Fransa'da ve Avrupa'nın kalanında popüler etmesiyle bilinir. Kendisi çok çeşitli alanlarda toplamı binlerle ifade edilecek kadar eser meydana getirmiştir. Yazdıkları arasında felsefi metinler, tiyatro, şiir, deneme, mektup, makale, kısa öykü, roman, eleştiri, tarihi metinler bulunmaktadır. Kendisinden sonra gelen yüzlerce bilim insanı, yazar, şair, filozof, siyasetçiyi etkilemiştir ki bunların arasında ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk de bulunmaktadır.                                                 ...

ATEŞİN RUHU

  “Küçük insanlar kişileri, normal insanlar olayları, büyük insanlar fikirleri tartışırlar.” İnsanlık kafasını kaldırıp yıldızlara bakmaya ve Güneş& Ay'ın döngüleri, doğanın gizemleri, geçmişin acıları, hayvanların davranışları, hayatın anlamı vs. üzerine düşünmeye, sorular sormaya başladığı günden beri hep bir avuç adam çıkmış ve hayatlarını bitmek tükenmek bilmeyen bir hırsla, evrene ve doğaya karşı sonsuz bir merakla bu sorulara yanıt aramışlardır. Herkesin sustuğu veya incir çekirdeğini doldurmayacak mevzular üzerine konuştuğu dünya tarihinde inci gibi parlayan bu insanlar, insan doğasının gizemlerine kafa yormuşlardır. Tarih boyunca filozoflar, ressamlar, din alimleri, bestekarlar, siyasi ve askeri dehalar, bilim insanları; adına hayat dediğimiz bütünün çeşitli parçalarını bize sunmaya ve kendi bilgilerini bizlerle paylaşmaya çalışmışlardır. Tabi ki birçok fikirleri aykırı bulunmuş, icat çıkarma olarak görülmüş ve bu insanlar kafirlik, ahlaksızlık, yobazlık gibi ithamlar...